Şanlıurfa Ve İlçeleri Kültürel Tanıtım Web Sitesi
  Hıristiyanlık ve Şanlıurfa
 

İsa Peygamber, Hıristiyanlık ve Şanlıurfa

M.Ö. 132-M.S.244 yılları arasında Şanlıurfa’da bir şehir krallığı olarak hüküm süren Osrhoene Krallığı dönemi Hıristiyanlık tarihi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu dönemin krallarından V. Abgar Ukkama, M.S. 13-50 yılları arasındaki ikinci saltanatı sırasında, Hz. İsa’ya mektup yazarak halkıyla birlikte dinini kabul ettiğini belirtmiş ve O’nu hem kendisini tedavi etmek, hem de dinini öğrenmek üzere Şanlıurfa’ya davet etmiştir.

Hz. İsa Şanlıurfa’ya gelemeyeceğini, ancak Şanlıurfa’yı takdis ettiğine dair bir mektubunu ve yüzünü sildiği mendile çıkan mûcizevi portresini havarilerinden Thomas da denilen Adday ile birlikte Kral Abgar’a göndermiştir. Kral Abgar, bu mendili yüzüne sürerek sağlığına kavuşmuştur.

Bu mektubun Grekçesi Şanlıurfa’nın Kırkmağara mevkiindeki bir mağaranın girişinde kaya zeminine işlenmiştir. Son yıllarda gecekondular altında kalarak kaybolan bu mağara cephesindeki mektup 1914 yılında H. Von Oppenheim tarafından tespit edilerek yayınlanmıştır. Mektupta şunlar yazılıdır: “Ne mutlu sana Abgar ve Edessa adındaki kentine. Ne mutlu beni görmeden bana inanmış olan sana. Çünkü sana devamlı sağlıklılık bahşedecektir. Senin yanına gelmem hususunda bana yazdıklarına gelince; bilesin ki görevlendirilmiş olduğum her şeyi burada tamamlamak ve bu işi bitirdikten sonra beni göndermiş olana, Baba’ya dönmem gereklidir. Sana ızdıraplarını (hastalığını) iyileştirmek, sana ve seninle olanlara ebedi yaşam ve barış bahşetmek, ayrıca senin şehrine dünyanın sonuna kadar düşmanlar tarafından boyun eğdirilmemeyi sağlamak üzere havarilerimden birisini, Thomas da denilen Adday’ı göndereceğim. Amin, efendimiz İsa’nın mektubu.”

Şanlıurfa’nın Hz. İsa tarafından kutsanmış olması, Hıristiyanlığı dünyada ilk kabul eden krallığın Şanlıurfa krallığı olması bu ilin “kutsanmış şehir (The Blessed City)” adıyla tanınmasına neden olmuştur.

“Hagion Mandilion” adı verilen kutsal mendil üzerindeki portre daha sonra Bizans ressamlarına ve Hıristiyan sanatçılarına konu olmuş, binlerce ikona üzerine işlenmiştir. M.S. 944 yılında Bizans imparatorunun doğudaki kuvvetlerinin komutanı Ioannes Kurkuas, Şanlıurfa üzerine yürüyerek bu mendili almayı başarmış ve onu büyük bir törenle İstanbul’a götürmüştür.

Hıristiyanlığı ilk yıllarında kabul eden Edessa’da (Şanlıurfa) dünyanın ilk ve en görkemli kiliseleri inşa edilmiştir. Bizans döneminde Hz. İbrahim’in doğduğu mağara yakınına inşa edilen ve İstanbul’daki Ayasofya Kilisesi’nin adını taşıyan kilise için zamanında yazılan methiyete şunlar yazılıdır: “Bu bina ölçü ve denge bakımından bir dünya misalidir. Deryalar dünyanın etrafını çevirdiği gibi binanın etrafını da sular çevirmektedir. Kubbesi sütunsuz gök gibi yükselmekte ve içinde altın mozaikler yıldızlar gibi parlamaktadır”

Bu kilise yıkılınca, sütunlarının Harran Camisine ve Urfa Kalesine taşındığı bazı kaynaklarda kayıtlıdır.

VII. yüzyıl İslâm Tarihçisi El-Mukaddesi Kudüs’te El-Aksa Camisi yapılıncaya kadar bu kilisenin mozaikli kubbesinin dünyanın üç harikasından biri olduğunu söylemektedir. El-Mukaddesi ayrıca, İslâmda israf ve lüksün haram olmasına rağmen Şam Emeviye ve Harran Ulu Camilerinin hiçbir masraftan kaçınılmayarak ihtişamlı yapılmasının nedeninin “İslâmın camileri Edessa kiliselerinin ihtişamından geri kalmasın” düşüncesine bağlamaktadır. Buradan da Edessa’daki kiliselerin çok ihtişamlı olduğu anlaşılmaktadır.

Beşinci yüzyılda Edessa bir Hıristiyan şehri idi. Bu şehrin manastırları akademilerindeki öğrenciler ilâhiyat bilgileri ve dindarlıkları ile ünlü idi. Şehrin dışındaki dağlardaki manastırlarda ve mağaralarda 90.000 keşiş yaşıyordu. Tektek Dağları’ndaki Kasr-ül Benat, Senem Mağara, Çatalat, şehir merkezinin güneyindeki tepelerde yer alan Deyr Yakub, güney batısındaki Çardak Manastırları ve antik taş ocağı mağaralardan dönüştürülen kiliseler günümüze ulaşmış keşiş merkezleridir. Et, ekmek yemeyen, şarap içmeyen bu keşişler ot ile beslenirler, dağlarda otururlar ve Allah’a dua edip ilâhiler söylerlerdi.

Tüm Hıristiyanlık dünyasından kalabalık hacı toplulukları kutsal Edessa’yı ve burada bulunan havvari Thomas’ın (Adday) ve Abgar’ın, şehitlerden Şmona, Aziz Efraim, Aziz Toma, Aziz Kosmas ve Aziz Damianus’un kutsal mezarlarını ziyaret ederlerdi.

Hıristiyan dünyasının ünlü azizlerinden olan ve henüz üç yaşında iken kerametler gösteren Suruçlu Aziz Yakub, Şanlıurfa’ya 45 km. mesafedeki Suruç’ta 451 yılında doğmuş, Şanlıurfa’nın ünlü üniversitesinde edebiyat, musiki ve tarih okumuştur.

Sonraları kendi adıyla “Yakubiler” olarak anılan Monofizitler’i toparlayan, Burda’na veya Zanzalos lakablarıyla ünlü Aziz Yakub, 500 yıllarında Edessa’nın 90 km. doğusundaki Tella’da (bugünkü Viranşehir) doğmuş, 578’de Mısır’da ölmüştür. Cesedi 622’de Viranşehir’e getirilerek kendisi adına daha önce inşa edilmiş olan Fisilta Manastırı’na gömülmüştür.

Şanlıurfalı filozof ve müzisyen Bardaysan dini ayin ile müziği dünyada ilk kez Şanlıurfa kiliselerinde icra etmiş ve kilise müziği geleneği Şanlıurfa’dan bütün Hıristiyan alemine yayılmıştır.

Şanlıurfa'daki Hıristiyan Yapıları

Hıristiyanlığın devlet dini olarak dünyada ilk kabul gördüğü yer olan Şanlıurfa’da dünyanın en görkemli kiliseleri inşa edilmiş, ancak bunlardan V. yüzyıla ait olanların bir kısımın kalıntıları günümüze ulaşabilmiştir.

 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol